ŞEMA TERAPİ
Neden Şema Terapi ?
• Danışanın güncel yaşamındaki problemleri çözmeye,
• Yetenekleri geliştirmeye
• Semptomları azaltmaya odaklanır.
• Şema terapi, danışana bağlı olarak kısa, orta yada uzun dönemde uygulanabilir.
Şema terapi;
Kavramsal modeli ve tedavi modelini birleştirerek bilişsel davranışçı, bağlanma, Geştalt, nesne ilişkileri, yapılandırmacı psikonelitik okullardan gelen zengin unsurları harmanlar.
Young ve çalışma arkadaşları tarafından bilişsel davranışçı terapinin genişletilmiş, geliştirilmiş, yenilikçi ve bütünleyici bir terapidir.
Şema terapi, özellikle bu güne kadar tedavisi zor görülen yerleşikleşmiş kronik psikolojik bozuklukları olan danışanlara uygun olan psikoterapinin yeni bir sistemini sağlar.
Bireylerin psikolojik olarak sağlıklı ve uyumlu yetişebilmeleri için çocuklukta evrensel bazı temel duygusal gereksinimlerin karşılanması gerekmektedir.
Bu gereksinimler:
• Diğerlerine güvenli bağlanma,
• Otonomi
• Yetkinlik
• Kimlik algısı
• Duyguların ve ihtiyaçların ifade edilmesi
• Kendiliğinden olma
• Oyun
Uyumsuz şemalar aktive olduklarında genellikle çocuklukta ebeveynlerle yaşanan sahnenin bir benzeri tekrarlanmaktadır. Sözü edilen şema odaklı kuramsal çerçevelerden hareketle, Batıda ve ülkemizde yürütülen çalışmalar, kişilerarası şemalar ve psikolojik belirtiler arasındaki ilişkilerin varlığını desteklemektedir (Hill ve Safran 1994, Soygüt
ve Savaşır 2001, Soygüt ve Türkçapar 2001). Benzer biçimde, ebeveynlik biçimleri ve psikolojik belirtiler arasındaki ilişkilere de işaret eden araştırmalar bulunmaktadır
(örn. Sheffield ve ark. 2006, Çakır 2007).
Ayrıca,algılanan ebeveynlik biçimiyle depresif belirtilerin oluşması arasındaki ilişkide, şemaların aracı rolü olabileceği görülmektedir (Harris ve Curtin 2002). Bu doğrultuda, ebeveynlik biçimi ile kaygı ve depresyon belirtileri arasındaki ilişkide, bilişsel özelliklerin aracı rolüne ilişkin gözlemler bulunmaktadır (McGinn ve ark. 2005).
Ayrıca, algılanan ebeveynlikbiçimleri ile psikolojik belirtiler arasındaki ilişki örüntüsünde, kişilerarası şemaların aracı bir rol oynadığı gözlenmektedir.
Young, kişilik bozukluklarının tedavisinde kullanılmak üzere, şema odaklı kognitif terapi adını verdiği, kognitif-davranışçı bir model geliştirmiştir.Şemalar bireyin kişisel ve çevresel bilgiyi nasıl düzenleyeceğini belirleyen onun dış dünya ve kendisiyle ilgili temel varsayımlarını içeren, geçmiş yaşantı ve deneyimler sonucunda oluşmuş bilişsel (kognitif) yapılardır. Yaşamın erken dönemlerindeki kişisel deneyimler ve çevredeki önemli insanlarla yapılan özdeşimlerleoluşan şemalar, yaşamın daha ileri yıllarındaki benzer deneyimler ve öğrenmelerle pekişir. Kalıcı biliş-sel yapılar olan bu şemalar bazen sorunla başa çıkma düzeneği olarak olumlu olabilecekleri gibi bazen de işlevsellikten uzak ve dolayısıyla olumsuz olabilirler. Kişilik denilen duygusal ve davranışsal örüntüler yaşamla ve kendilikle ilgili bu tür şemalardan oluşur.
Şemalar:
• "yetersizim"
• "sevilmiyorum"
Gibi koşulsuz mutlak önermeler biçimindedir. Kişilik bozuklukları, bu uyumu bozucu şemaların sonucudur.
Borderline kişilik bozukluğundaki, erken uyumu bozucu şemalar şunlardır:
• Terk edilme / kayıp: Hastanın bunu muhtemel ifadesi;"Sonsuza dek yalnız kalacağım. Bana yardım edecek kimse olmayacak"
• Sevilmeme: "Eğer beni gerçekten tanırsa sevmezveya yakın olmak istemez"
• Bağımlılık: "Kendi başıma başedemem. Dayanacakbirine ihtiyacım var"
• Boyun eğme / bireyselleşme yokluğu: "Diğerlerininisteklerine, boyun eğmeliyim. Yoksa beni terkederveya saldırırlar"
• Güvensizlik: "İnsanlar beni incitir, saldırır, faydalanır.Kendimi korumak zorundayım"
• Yetersiz öz disiplin: "Kendimi kontrol etmem veyadisipline olmam mümkün değil"
• Duygusal kontrolü yitirme korkusu: "Duygularımı kontrol etmeliyim yoksa kötü şeyler olur"
• Suç / cezalandırma: "Ben kötü bir insanım. Cezalandırılmayı hak ediyorum"
• Duygusal yoksunluk: "İhtiyaçlarımı karşılayacak,bana güç verecek, ilgilenecek hiç kimse yok"
Beck'in teorisine göre, bireyin kendisi, diğer insanlarve yaşamla ilgili temel sayıltıları, algılamayı ve olayların yorumunu etkileyerek, hem davranış hem de duygusal yanıtlar üzerinde önemli bir rol oynar.
Borderline bireylerle kognitif terapi esnasında ortaya çıkan üç temel sayıltı bu bozuklukta merkezi önem taşır. Bunlar;
• “Dünya tehlikeler ve kötü niyetlerledoludur”
• “Ben güçsüz ve zarar görmeye müsait biriyim”
• “Ben doğuştan kabul edilemez biriyim”
(PSİKİYATRİ DÜNYASI 2000;4:44-49)
Açıktır ki:bir insanın, dünyanın tehlike dolu olduğuna inanması ve kendisini göreceli olarak
güçsüz görmesi, herhangi bir özgül korkuya göre çok daha önemlidir ve yaşamının tümünü etkileyen önemli sonuçlar doğurur. Bu, uyanıklığı ve dikkati elden bırakmanın, risk almanın, zayıflığın ortaya çıkmasının, kontrolsüz olmanın, kolaylıkla kaçamayacağı bir ortamda bulunmanın vs. her zaman tehlikeli olduğu sonucuna götürür. Böylece, süregen gerilim ve kaygıya, tehlike işaretleri için uyanıklığa, kişiler arası ilişkilerde tedbirliliğe, kontrolü zor olan duygulardan rahatsız olmaya yol açar. Bu tür kaçınma davranışları, zayıflık ve zarar görebilirlik düşüncesini besler ve uyanık-savunmacı olma tutumunun sürdürülmesine neden olur.
Borderline bireyler bu tehlike ortamında, birilerine dayanarak güç almayı da tehlikeli görürler. Çünkü bu, reddedilme, terk edilme ve eğer doğuştan gelen kabul edilemez yanı keşfedilirse saldırıyı getirebilir. Borderline bireyler bir ikilemle karşı karşıyadır.
Düşmanlıkla dolu bir dünyada, göreceli olarak herhangi bir emniyet kaynağı olmaksızın yardımsız olduklarını düşünmektedirler; bu nedenle herhangi birine tam güvenemeden yalnızlık ile bağımlılık arasında gider gelirler. Beck, borderline bireylerin, “kognitif çarpıtmalar” adını verdiği düşünce bozuklukları gösterdiklerini söyler. Bu kognitif çarpıtmalar nedeniyle, kişinin gerçek dışı beklentileri olabilir. Kognitif çarpıtmalar çok çeşitli olabilir, ancak bunlardan en önemlisi Beck'in "Hep ya da hiç” tarzında düşünce adını verdiği düşünce çarpıtmasıdır. Buna aynı zamanda ikicil (dichotomous) düşünce, kutupsal düşünce adı da verilir. Bu, yaşantıları birbirini dışlayan kategoriler şeklinde yorumlama eğilimidir (iyi veya kötü, başarı veya yenilgi, güvenilirlik veya hilecilik). "Eğer tamamıyla başarılı değilsem,
başarısızım demektir". Yaşantı devamlılığı olan bir çizgi şeklinde görülmez. Bu siyah veya beyaz tarzında düşünme, çizginin ortalarına düşen şeylerin de uçlarda yorumlanmasına neden olur. Durumları bu şekilde aşırı abartılı yorumlama, aşırı duygusal tepkilere zemin oluşturur. Ek olarak, bu ikili bakış, uçlardan birinden diğerine kayarak değişkenlik gösterebilir. Bu kaymalar, ani duygusal değişikliklere, dramatik
davranışlara yol açar. Doğuştan kabul edilemez oldukları düşüncesi bireyi, kabul görmek için bugerçeği başkalarından saklamaları yoluna götürür. Keşfedilme korkusu nedeniyle yakınlık ve açıklıktanuzak durabilir. Bu, yakınlık ve güvenlik ihtiyacınıngiderilmesini engeller. Bu durumda da ikicil düşünce devreye girerek 'istediğimi asla elde edemem, her şey faydasız' sonucuna yol açar. Engellenme veya engellenme beklentisi -yakınlaşma ve bağımlılık
isteğiyle ilgili- yoğun öfkeye yol açar. Bağımlılık ve yakınlık isteğinin doyumu da tehlikeli görülür, çünkü düşman bir dünyada bağımlı olmak, çaresizlik ve zarar görebilirlik anlamına gelir.(PSİKİYATRİ DÜNYASI 2000;4:44-49)